Ülkemizde Eğitim-3-

Ülkemizde Eğitim-3-

Ülkemizdeki Eğitim-öğretimin önceki ve bu günkü durumu ve gelişmeleri üzerinde durmak istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk, eğitimin temel hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve hedefe ulaşacak eğitim politikalarının tespit edilmesi için 1924-1934 yılları arasında altı defa rapor hazırlatmıştır. Bu raporlar doğrultusunda eğitimin çağdaş ilkeleri ortaya çıkarılmaya çalışılmış, böylece eğitimin yaşanılan çağa uygun ve Cumhuriyet döneminde çocukların; bedensel, zihinsel ve duygusal gelişimlerinin iyi yönde gerçekleşmesini sağlamak ve çocukları temel eğitime hazırlamak amacıyla okul öncesi eğitime büyük önem verilmiştir. Bu dönemde ilköğretim alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır. 1924 Anayasası’nda ilköğretimin zorunlu ve parasız olduğu karara bağlanmış, bu kararla ilköğretim yaygınlaştırılarak herkesin okuryazar olması için çalışılmıştır. Eğitim laikleştirilmiş, Eğitim demokratikleşmiştir. Özellikle tarih ve dil konularında milli amaca yönelme başlamıştır, Latin harfleri kabul edilmiştir, Kadın eğitimine önem verilmiş, bu alanda önemli gelişmeler sağlanmış ve karma eğitim gerçekleşmiştir. Bu dönemde laik eğitimle, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirilmeye çalışılmıştır. Cumhuriyet Döneminde; Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun çıkarılması, Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılması, tekke ve zaviyeler ile medreselerin kapatılması laik eğitimin kurulması amacıyla atılmış önemli adımlardır. Atatürk’ün eğitim anlayışı ile ilgili görüşü ise şöyle idi;  Eğitimde kadın erkek eşitliği, eğitimin yaygınlaştırılması, bilgisizliğin ortadan kaldırılması, eğitimde uygulamaya önem verilmesi gibi. Milli eğitim sistemi bilime dayalı olmalı. Atatürk’ün eğitime ilgi göstermesinin iki temel nedeni ise; eğitimin kalkınma hareketindeki yeri ve cumhuriyeti koruyacak yeni nesilleri yetiştirme gereğiydi. “Cumhurbaşkanı olmasaydım, Millî Eğitim Bakanı olmak isterdim” sözü, Atatürk’ün eğitime verdiği önemi göstermesi bakımından anlamlı bir sözdür. 1928 yılında yeni harflerin kabul edilmesiyle Atatürk’ün önderliğinde Millet Mektepleri açılmıştır. Atatürk; eğitim, toplumu cehaletten kurtarmalı, toplumun bilgi ve ahlak düzeyini yükseltmeli öğrencilerin kabiliyetlerini ortaya çıkarıp geliştirmelidir diyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında halkımızın % 90’nı okur-yazar değildi. Türkiye’de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılan okul türü tamamen Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetti. 17 Nisan 1940… Atatürk’ün gösterdiği çağdaş medeniyetler hedefine ulaşmak için önemli bir adım atıldı. Köy Enstitüleri açıldı enstitüler, açık kaldıkları 14 yıl boyunca Cumhuriyet aydınlanmasını tüm yurda yaydı, köy çocuklarına ışık oldu. Toplam 21 tane açılan bu okullar 1954 yılında tamamen kapatılmışlardır. Köy Enstitülerine köyden gelen yetenekli çocuklar tam donanımlı olarak yetiştikten sonra, tekrar köylerine, geride kalan insanları eğiterek yöre dolayısı ile ülke kalkınmasına katkıda bulunmuşlardır. Enstitülerle köylerin yakınlarına, yeni araç ve gereçlerle donatılmış, örnek iş ve yaşayış düzeni benimsemiş bir sistem getirilmiş oldu. Enstitüler, köyden öğrenci alacak ve köydeki halkın yaşamını iyileştirecek örnek köyler olarak düşünülmüştü. Geniş bir arazi üzerindeki binalar modern birer köy görünümündeydi. Bu olay 1946’da Milli Eğitim Bakanı olan Reşat Şemsettin Sirer döneminde gerçekleşti. Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren, Yüksek Köy Enstitüsü bölümü 27 Kasım 1947’de, eğitmen kursları ise 28 Haziran 1948’de CHP döneminde kapatılmıştır. Programa göre, ilkokulu bitiren çocuklar sınavla Köy Enstitülerine alınır ve karma eğitim uygulanır. Toplam beş yıl süren öğretim zamanının yarısı kültür derslerine, dörtte biri tarım dersleri ve çalışmalarına, dörtte biri de sanat ya da teknik derslere ve çalışmalara ayrılmıştır. Köy Enstitüleri, köye öğretmen yetiştirmek için kurulmuş kurumlardı. Buradan yetişecek öğretmenler; köye uyum sağlayabilecek, köyden kaçmaya çalışmayacak, köylüye kendini kabul ettirecek şekilde yetiştirilmek isteniyordu. Köy Enstitüleri’nde eğitimin temel ilkelerinden biri, demokratik eğitim, özgürlük, eşitlik, katılımcılık, birlikte paylaşımcılık ve güvence içinde yaşamaydı Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke nüfusunun %80’i, kırsal nüfusun %90’ı okuryazar değildi. Okuma yazma çağındaki genç nüfusun %80’i ise köylerde yaşamaktaydı. Oysa ülke genelinde bulunan 40000 köyün 35277’sinde öğretmen bulunmamaktaydı. Çünkü savaşın yarattığı ekonomik yıkıntılar ülkenin eğitime yatırım yapmasına engel oluyordu. Halkın kendi kalkınması için kullanabileceği kendi emeğinden başka hiç bir şeyi yoktu. Eğitim sorununu kısa sürede çözebilmek için yönetimsel bir karar verilmeliydi. Bu karar hem eğitimsel amaçları gerçekleştirmeye, hem de toplumun ekonomik koşullarına uygun bir karar olmalıydı. İşte köy enstitüleri böyle bir kararın ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version