TÜRK’ÜN ÜLKESİ

TÜRK’ÜN ÜLKESİ

TÜRK’ÜN ÜLKESİ

Türkün ülkesi dediğimiz tüm Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının büyük çoğunluğunda at koşturmuş ve medeniyet kurmuş atalarımızın izlerini sürdürdüğümüzde görüyoruz ki hiçbir millete nasip olmamış bir coğrafyadan bahsediyoruz.   775 yıl önce kendisini Türkiye diye adlandıran Türk devletini biliyor musunuz? 1250 yılında kurulan bu devlet yazışmalarında Türkiye ismini de kullanıyordu. Evet, Mısır, Afrika, Anadolu ve Orta Doğu’da hüküm süren bu devlet Memluk Devleti’ydi.  Memlukler, Memlûk Devleti adının yanı sıra ed-Devletü’t-Türkiyye ismini de kullanıyordu. Anadolu, Türk yurdudur ve eski Anadolu medeniyetleri (Eti, Sümer, Hitit vs.) Türk köklüdür. Bu milletler, esasen Orta Asyalı olup, oradan Anadolu’ya gelmiş; buradan da dünyaya dağılarak bugünkü büyük dünya medeniyetlerinin kurulmasın ayol açmışlardır. Türkiye, resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti, topraklarının büyük bölümü Anadolu’da, küçük bir bölümü Balkanlar’da yer alan, 28’u Avrupa, 2’si Asya kıtalarında bulunan ülke. Türkiye, kuzeybatıda Bulgaristan, batıda Yunanistan, kuzeydoğuda Gürcistan, doğuda Ermenistan, İran ve Azerbaycan, güneydoğuda ise Irak ve Suriye ile çevrilidir. Güneyini Kıbrıs Adası ve Akdeniz, batısını Ege Denizi, kuzeyini Karadeniz, kuzeybatısını ise Marmara Denizi çevreler. Binlerce yıllık tarihi içinde Dili, Kültürü, Töresi, Dini inançları ile yaşayan, asla ve asla zulmetmeyen, hâkimiyet sahasında hayat süren insanların soyu sopu, inancı ne olursa olsun onların da mal, can ve namus emniyetlerini garanti altına almayı insani bir görev bilerek yaşayan, kıyamete kadar da yaşayacak olan Türkler, Cenab-ı Allah c.c. tarafından seçilerek İslâm’a ve mazlum milletlere muhtar kılınan mübarek ve müstesna bir millet olup, insanlık âleminin nadide bir süsü ve paha biçilemez bir kolyesidir!. Yüce Allah buyurdu ki ”Benim bir ordum vardır, onlara Türk adını verdim ve onları doğuya yerleştirdim. Âleme düzen ve adâlet sağlamaya memur kıldım” (Divanı Lügat-it Türk. Sayfa 292, İstanbul 1333) Adâleti, merhameti, dürüstlük ve Cömertliği, yiğitlik ve cengâverliği sayesinde dünya milletler ailesi içinde erişilmesi zor ve müstesna bir mevkie sahip olmasının beraberinde, Maide süresi âyet- 54 de Allah’ın övgüsüne mazhar olmuş olan Türk milleti, ne yazık ki bugün; kahpesi, haini, nankörü, dönme ve devşirmesi, fikir fukarası, siyasi konsomatrisi ve anormal medyası tarafından alçak bir saldırıya maruz kalmış, mazlum, mağdur, masum, mahcup ve şansız bir millettir. Türk, yaratılışında mertliği, karakterinde adaleti taşır. Kılıcı yalnızca haksızlığa kalkar, kalbi yalnızca doğruluk için çarpar. Her savaşında bir dua, her zaferinde bir adalet vardır. Türk’ün yürüdüğü yol; kibir değil, vakar yoludur. Türk, fethettiği topraklarda taş üstüne taş değil, adalet üstüne adalet koyar. Allah bir millete hem yürek, hem de vicdan nasip etmişse, işte o millettir Türk milleti. Çünkü Türk’ün gücü imanından, merhametten gelir. Avrupa’nın karanlık çağındayken, Doğu özellikle Türk-İslam dünyası bilimin, tekniğin, felsefenin merkezindeydi. Türk’ün, mazlum, masum, mağdur, mahcup oluşu; merhametinden, insaniyetinden, tevazuundan ve yüksek asaletinden ileri gelen özelliklerindendir ki dünyada başka hiçbir millette bu hasletler nasip olmamıştır. Batılılar, Türklerin ve bilhassa İslam Türklerin; büyük devlet ve medeniyetler kuramayacaklarına inanırlar. Bu “ırkçı” bakış, ”tarih yüzyılı” olarak bilinen XIX. yüzyıl Avrupa sosyal bilimci ve tarihçilerinin temel görüşüdür. Batılılar için tabii olan bu “sakat” bakış, İslam düşmanlığına dayanmaktadır. Matematik, astronomi, tıp, kimya → Orta Asya, Horasan, Semerkant, Bağdat, Konya hattındaki bilginlerden geçti. Tıp bilimi: Batı, İbn Sina’nın El-Kanun fi’t-Tıbb adlı eserini 400 yıl boyunca tıp kitabı olarak okuttu. Binlerce yıllık tarihi içinde Dili, Kültürü, Töresi, Dini inançları ile yaşayan, asla ve asla zulmetmeyen, hâkimiyet sahasında hayat süren insanların soyu sopu, inancı ne olursa olsun onların da mal, can ve namus emniyetlerini garanti altına almayı insani bir görev bilerek yaşayan, kıyamete kadar da yaşayacak. Türkün öz vatanı ve sonsuza kadarda vatanı olacak olan Anadolu, tarih boyunca birçok devletin ve milletin ilgisini çekmiş, stratejik konumu ve zengin kaynakları nedeniyle birçok emperyalist gücün hedefi olmuştur. Yabancıların Anadolu üzerindeki emelleri, özellikle 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında yoğunlaşmıştır. Bu gün halen batılı emperyalist güçlerin hedefi halindedir.

Düşmanız çaresiz kalınca dost kılığına girip düşmanlığını sürdürecektir. (SADİ)

Bir sonraki yazımız ülkemiz üzerinde emeli olan devletler hakkındadır.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version