Türk Dünyasının Asenası

Türk dünyasının Asenası

Ganire Paşayeva, Azerbaycan Millî Meclisi’nin 3, 4, 5 ve 6. dönem milletvekili olan Azeri hukukçu, hekim, gazeteci, yazar ve siyasetçiydi. 24 Mart 1975, Düz Qırıqlı, Ayyublu, Azerbaycan doğdu, , Ülkemizde ve Türk Dünyasında da tanınan Ganire Paşayeva bir süredir sağlık sorunları yaşıyordu. Kaynağı bilinmeyen hipotonik durum tanısı ile 24 Eylül’de başkent Bakü’de hastaneye kaldırılarak yoğun bakımda tedavi altına alınan Paşayeva, 28 Eylül 2023, Central Clinic Hospital, Bakü, Azerbaycan yaşamını yitirdi. Azerbaycan Tıp Üniversitesi Pediatri Bölümü ile Bakü Devlet Üniversitesi Uluslararası Hukuk Bölümü’nden mezun olan Paşayeva, 1998’de televizyonculuğa başladı. Paşayeva, 2005’te Haydar Aliyev Fonu’nun Halkla İlişkiler Departmanının başına geçti. Kısa bir süre sonra 6 Kasım 2005’te yapılan parlamento seçiminde Tovuz Milletvekili seçilen Paşayeva, mecliste farklı görevlerde bulundu. Paşayeva, son olarak Milli Meclisin Kültür Komisyonu başkanlığını da yürütüyordu.
Paşayeva, Türkiye’de sayısız etkinliklere katıldı. Türkiye’de sayısız etkinliğe katılan, Türk dünyası üzerine çok sayıda yazı ve konuşmaları bulunan Paşayeva, “Türkiye’nin güçlü olmasının Türk dünyasının güçlü olması” anlamına geldiğini savunuyordu.  TÜRKİYE’M! adlı şiirinde bunu ne güzel ortaya koyuyurdu hep birlikte samimi duygularını nasıl dile getirmiş bir bakalım.. Seni niçin bu kadar sevdiğimi soruyorlar, uzak diyarlardan gelen kızına: Bu sevginin kaynağı ne? Neden? Kimsin sen? Sen nere, bu topraklar nere?“Aşkın sebebi sorulmaz” Diyorum yüz bin kere…Çünkü ruhum yüzyıllar önce Gönül vermiş bu türküye“Sen benimsin, ben de senin”,Türkiye! Ahlat’ta mezar taşları tanırlar beni…Malazgirt’e Alparslan’la geldim ben,Vatan kılmak için bu güzel yurdu, Her fetihte yeniden, Dirildim ve öldüm ben…Hani ferman buyurmuştu, Karamanoğlu Mehmet Bey:“ Şimden geri kimse, Türk dilinden özge söz söylemeye!” Bu kutlu fermanı ilk duyan benim! Divanda dergâhta, çarşı-pazarda, Sevinç ile yayan benim! Ertuğrul Gazi’nin yol yoldaşıyım, Birlikte fetheyledik, bu yurt yerini..Osman Gazi’yle diz çöküp huzuruna, Dinledik Şeyh Edebali’nin öğütlerini. Orhan Beyle birlikte yürüdüm Diyar-ı Rum’a, Kılıç yoldaşımdır Hüdavendigar! Sorsalar, elbette anlatacaktır, Bursa’da, ulu cami avlusundaki çınar…Karadan gemiler indirdim, Sultan Fatih’le, Değilmi ki, cihan, cihangire dar? Bayrağı dikti Ulubatlı Hasan, biz yürüdük ardından. Sorsanız, hisarlarda taşlar anlatır size:İstanbul’un surlarında kanım var! Sevinçlerim kadar acılar da yaşadım,Vatan bildiğim bu topraklarda…Bazen yüzümüze gülmedi devir, tersine de döndü, feleğin çarkı, Kıyasıya vuruşurken, iki cihangir…Bir tarafta Emir Timur, bir tarafta Yıldırım…O günden beri öksüz Kerkük, O günden beri yetim Kırım! Kaç kez kan ile doldu, Kardeş kavgasını durdursun diyeTanrı’ya açılan elim…sığamadılar bu yeryüzüne, Şah İsmail ve Sultan Selim…Kardeşin kardeşle vuruştuğu gün;“Durun!Türk’e Türk’ten özge yanan bulunmaz! Kardeş kavgasında kazanan olmaz!”diye feryadı arşa dayanan bendim…Çubuk Ovasına akan kanlar da, Çaldıran’a düşen canlar da benim…Üç yüz yılda döndüm, Viyana önlerinden.vuruştum boğazda yedi düvele karşı…“Çanakkale içinde vurdular beni”, Bir gonca gül iken derdiler beni…Şimdi Gelibolu’da,“Bir ölür, bin doğarız!” diye seslenen, İsimsiz şehidin baş taşı benim…Oğulsuz anaların, dul gelinlerin gözyaşı benim…Sarıkamış’ta bedeni donan,Yemen’de susuzluktan ciğeri yanan ve bir cepheden bir cepheye savrulan, Ölmez Türk benim! İstiklal savaşına koştuk, sonradan, Atatürk’ün yanındaydım her zaman! Küllerinden yeniden doğan bir milletin Evladıyım ben…Vatanın ufkunu sarınca melal Akif’in dizesiyle, dirildim yeni baştan haykırdım bütün dünyaya: “Hakkıdır Hakka tapan milletimin İstiklal!” Türkiye’m! Ben senden hiç gitmedim ki! Ezelden ebede seninleyim ben. Uğrunda öldüğün Vatan, terk edilir mi? Ölesiye sevdiğin Vatandan gidilir mi? Seni nasıl sevdim, bir bilebilsen…Güneşe vurgun ayçiçekleri, Denize âşık martılar gibi…Ben seni, Kıyıya sevdalı dalgalar, Yağmura hasret sahralar gibi sevdim.Bağlanıp kaldı ruhum bir tek sözüne, Sahibinden ayrılmayan bir gölge gibi.Yıllar yılı yüz sürdüm ayak izine! Ben seni nasıl bekledim, bir bilebilsen…Üstadın dediği gibi:“Hastanın sabahı, mezarın ölüyü, Şeytan’ın günahı beklediği kadar”…Ve ben, bendeki seni bekledim her an! Kimsesiz evin, hiç gelmeyecek sahibini beklediği gibi…Ben seni ölümüne sevdim, Türkiye! Dudakta kalan son nağme, gözde donan son damla ve bir “Ah!” kadar! Nasıl özledim seni, bir bilebilsen, Bebeğin anne sütünü, Annenin evlat kokusunu üşüyen ellerin sıcacık bir ocağı özlediği kadar…İçimde kanatlanan ve büyüdükçe büyüyen bir özlemim var…Ben ki aşığım senin, baharına, yazına…Seni niçin bu kadar sevdiğini soruyorlar, uzak diyarlardan gelen kızına: Oysa Aşkın sebebi sorulmaz”, Aşk sebepsiz sevdadır” diyor, Bizim Yunus! Sorulmasın bana artık bu soru, çünkü sen Türkiye’msin! Vatansın! Vatan! bense çılgın bir Türk’üm, Gökalp’in ruhunu yüreğinde taşıyan ve Vatanı Turan olan…Canım Türkiye’m! Sen bensin, Ayağına taş değse, benim ciğerim yanar.Sen gönlümde umutsun, kalbimde ince sızı,“Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar!”Kardeşin Azerbaycan’ın, sana sevdalı kızı… *GanirePaşayeva* bu dizeleri  okuyupta gözleri nemlenmiyen varmı. İşte biz bu gibi vatan sevdalısı  Alplere ve asanelara ihtiyacımz var, Allah rahmet eylesin, ne güzel anlatmış bizi bize. belki sizde okur ruhuna bir fatiha okursunuz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top