GÜVEN

GÜVEN

            Güven; Karşıdaki kişiye korku ve kuşku duymadan inanma ve arada bağ kurmaktır. koşulsuz inanma duygusudur ve çok güçlü bir duygudur bir insan üzerinde kazanması yıllar sürer kaybermesi ise saniyeler alan bir duygudur. Güven kelimesinin Türk Dil Kurumun’daki anlamı, “Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat” olarak geçiyor. Günümüzde insanların güven duygularının azaldığını,  bütün işlerinde ve çalışmalarında kuşkulu davrandıkları gözlenmektedir. Televizyonu açtığımız zaman hemen hemen bütün kanallarda karşımıza çıkan problemler güven duygumuzu kayıp ettiğimiz izlenimi vermekte, bu durum ise toplumda huzursuzluğu artırmakta ve insanları ümitsizliğe düşürmektedir,  devleti yönetenlerin mutlaka millete güven duygusunu vermesi lazım.

Bu durumda merkezi otoritenin (devlet) hangi işleri yapacağı tartışma konusu olarak gündeme gelmiştir. Uzlaşılan nokta ise, devlete yüklenilen asıl misyonun ise sağlık, güvenlik ve eğitim alanlarında bireylerin ihtiyaç ve taleplerini karşılamak; özellikle güvenlik hususunda tüm kamu faaliyetlerini denetmek olarak görülmektedir. Süregelen yaşantımız içerisinde “bir musibet, bin nasihatten yeğdir” ilkesini yaşam felsefesi haline getirmemiz nedeniyle, problemleri sürekli olarak kucağımızda bulmaktayız. Olumlu yönlerden bakarsak “batılı” düşünce/yaşam tarzı, işlerini tesadüfe bırakmayacak derecede akılcı ve planlıdır. Devlet olmanın ve devlette yaşamanın istisnası bu olsa gerek. Sürprizleri azaltmak ve her bireyin güvenliğini tesis etmek bireylerin sağlıklı bir toplumsal yapı içerisinde, temel haklarını(can, akıl, inanç, nesil ve mal) endişe duymadan koruyabilmelerini sağlamak, devletin her dönem asli görevi olmuştur. Bireylerin temel haklarını koruyan, etkili bir denetim mekanizmasını tesis etmek elbette devletin görevidir. Denilebilir ki devlet, herkesin(din, dil, felsefe, tarz, tutum, anlayış vs.) kendini emin hissettiği yerin adıdır. Her türlü toplumsal problemin nedeni olarak “eğitimsizliği” görüyorsak; denetim mekanizmasıyla ilgili yapısal sorunlara çözüm bulunması geleceğimiz için bir zorunluluk olarak görülmelidir. O halde devletin Kurum ve kuruluşları ile top yekun bu milletin tekrar kendine güvenen öz güvenleri tam ve ülkesine bağlı ülkenin her alanda kalkınması için herşeyi göze alacak bireylerin yetişmesi için büyük bir seferberlik başlatması ve bu yolda tüm yurt genelinde insanların görüş ve eylimlerine bakılmaksızın her kesimin görüşüne başvurması tabir caiz ise beyin fırtıası gerçekleştirmesi gerekmektedir. Birçok açıdan güven, toplumu bir arada tutan tutkaldır, güven ise iyi niyet üzerine değil, insanların eylemleri ve gösterdikleri çaba üzerine inşa edilir.

Bu durumda her birimizin üstüne önemli görevler düşüyor. önce kendimizden yola çıkarak güven ilişkisi oluşturan yaklaşımları değerlendirmek ve öncelikle kendi çevremizde güveni oluşturmanın yöntemlerini hayata geçirmek gereklidir.  Herkes birbirinden bekleyip kendini değerlendirmediği sürece güven duygusunun oluşması da oldukça zor görünüyor.

Güven, açıklık ve dürüstlük, bir çalışma ortamında işbirliğinin ne ölçüde gerçekleşeceğini belirler. Güven duygusu, sağlıklı çalışmanın temelini oluşturur.

O halde bize düşen görev hep birlikte ülkemizde yeniden insanların birbirine güvenmesini sağlamak için birey olarak üzerimize düşen görev neyse  o konuda katkı sağlamamız gereklidir.

Kalın sağlıcakla.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version