GÜNÜMÜZDE YÜKSEK ÖĞRETİMDE Kİ SIKINTILAR

GÜNÜMÜZDE YÜKSEK ÖĞRETİMDE Kİ SIKINTILAR

YKS sonuçları açıklandı, birçok genç öğrencimiz zorlu aşamalardan geçerek üniversite eğitimi almaya hak ettiler, ancak öyle görünüyor ki birçok öğrenci bazı nedenlerden dolayı kazandıkları üniversitelere kayıtlarını yaptıramadılar, üniversitelerde oldukça boş kontenjanlar var. Bu durumun ise sebepleri var bunlara göz atacak olursak; farklı kültürel ortamlarda bulunma zorunluluğu, değişim koşulları, üniversiteye uyum süreci, ekonomik zorluklar, barınma ve çevresel değişkenler sayılabilir ve daha sıralayacağımız birçok sorunlar yığını gençlerimiz bekliyor. Barınma sorunun çözümüne yönelik tek bir adım bile atılmadı. Öğrencilerin önündeki seçenekler ise yetersiz KYK yurtları, kirasıyla rekor kıran konutlar, fiyatta onları aratmayan özel yurtlar. Oysa Üniversiteler, toplumların kalkınmasında ve gelişmesinde önemli role sahip yükseköğretim kurumlarıdır. Üniversiteler yerel, bölgesel, ulusal ve küresel olarak toplumların sosyal ve ekonomik refahlarını kazanmaları için yaşamsal bilgiyi yaratmakta ve yaymaktadır (Erdem, 2013). Üniversiteler düşüncelerin özgür bir biçimde ifade edilerek tartışıldığı bilimsel düşünmenin kazandırılmaya çalışıldığı eğitim kurumlarıdır. Üniversite dönemi ise öğrencilerin kişisel, akademik, sosyo-kültürel, ekonomik yaşamlarında değişimlerin yoğun bir şekilde gerçekleştiği, geleceklerini biçimlendirmeye çalıştıkları bir dönemdir. Üniversitede geçirilen yıllar öğrencilerin bir yandan bilgi ve becerilerini artırmalarına olanak sağlarken bir yandan da bağımsız bir şekilde kimliklerini kazanmalarında rol oynamaktadır (Şahin, Şahin-Fırat, Zoraloğlu & Açıkgöz, 2009). Bütün bunların yanında üniversiteyi kazanan gençlerimiz ailesinin ikamet ettiği şehirde değil de başka şehirlerdeki üniversileri tercih ettiler ancak o düşledikleri hayata kavuşabileceklermi işte asıl problem burada başlıyor. Ülkemizin ekonomik sorunu bu duruma müsaade edecek mi? işte burada bir soru işareti var. Üniversitede öğrencilerin yaşadıkları en önemli üç sorunu sırası ile ekonomik sorunlar ve temel gereksinimleri karşılayamama, öğretim programları ve öğretim elemanlarıyla ilgili sorunlar olarak belirlemiş; bunları çevreye uyum, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklerin yetersizliği, gelecek kaygısı, kişisel ve ailevi sorunlar, doyumsuzluk, fiziksel koşulların yetersizliği, demokratik olmayan ortam, amaçsızlık, entelektüel olmama, yönetimsel sorunlar, manevi boşluk ve özgüven eksikliğinin izlediğini ortaya çıkmıştır.  Dünya değişiyor, son yıllarda yaşanan olaylar adeta insanlarımızı Edişe çağının” içine itti. Geçmişten beri gelen, bir şekilde geleceği tahmin ve kontrol edebileceğimiz varsayımını tuzla, buz etti. Birçok insan geleceklerinin korkutucu bir bilinmeyen olduğuna ve olumsuz bir sonuç yaşanacağına inanıyor, yani insanlar kendilerini eskisi kadar güvende hissetmiyor ve karamsar hissediyor. Bütün bunların genç, yaşlı insanlarımızın sözlerine ve yüzlerine yansıdığını gözlemliyoruz. Bu gün, gelecekle ilgili hiç olmadığı kadar korku ve endişe var. Ancak her şeyden önce, kendi algısal kör noktalarını keşfetmek için gerekli risk, davranışlarının, hareketlerinin sorumluluklarını almaya daha hevesli insanlar olduğunu algılıyorum. Bütün bunlara rağmen gençlerimizin öğrenci olmak, evden ayrılmak asla kolay olmamıştır. Her zaman bir öğrencinin zihninde endişe yaratabilecek sayısız olaylar yaşanabilir kaygıları mevcut. İstatistikler, üniversite öğrencileri arasındaki endişe, stres ve depresyonun en yüksek seviyelerde olduğunu gösteriyor. Bu duruma rağmen öğrenciler kendilerini yeniden kontrol duygusu kazandırabilecek her hangi bir bilgiye karış açlık içindeler.  Geçen 5 yıl içerisinde ülkemizde ekonomik sıkıntı nedeniyle toplam 2 milyon öğrenci üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı. Bu sene ise durum daha da vahim, belki başka şehirleri tercih eden adaylar maddi imkânsızlık yüzünden ya kayıt yaptıramayacak veya kayıt yaptırıp donduracaktır. Mevcut iktidarların bu probleme bir çözüm getirmeleri şarttır, yoksa gençlerimizi kayıp etme riski ile karşı karşıya kalırız.

Geç kalmak istemiyorsanız, erken kalkınız. Sorumluluktan kaçmak, en ağır sorumsuzluktur.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version