GEÇMİŞE VE GELECEĞE ÖZLEM

GEÇMİŞE VE GELECEĞE ÖZLEM

Geçmişe özlem duymak ne çok yabancılaşmışız biz bize, ne çok nefret biriktirmişiz, geçmişe duyulan özleme ne denir? diğer anlamı ise geçmiş bir zamana duyulan aşırı bir özlemdir. Kişinin yaşadığı olayların, anıların yeniden canlandırılması, Çağ değişti, eskiden böyle miydi, deriz bütün bunlar geçmişte yaşadığımız iyi veya kötü günlerin hayatımızda bıraktığı izlerdir.  Neden acaba? Çağın değişmiş olması bir etken ama olayın bir de psikolojik boyutu var, nasıl mı? asıl bizim için önemli olan bulgu şu: hatırladıklarımızın %85’i çocukluğu ile ilgili. Sadece %15’i son 5 yıla ait, neden böyle acaba yaşadığımız dünya ve Türkiye, bir taraftan, yaşamımızı ve geleceğimizi belirleyen “sağlık, gıda, gelir, iş, refah, temel ihtiyaçlar ve küresel ısınma” v.b sorunlar ve risklerle karşıya karşıya, diğer taraftan da toplum yönetiminde ve siyaset alanında, “algı, retorik ve demogoji”nin gerçeğin, bilginin, bilimin önüne geçtiği “gerçek ötesi” bir dönemden geçmektedir. Toplumsal ve bireysel yaşamımız “belirisizlik”, “yaşamsal güvensizlik” ve “risk toplumu” tarafından şekillenmekte, “korku”, “tedirginlik” ve “kaygı” duyguları toplumsal ve bireysel psikolojimizi belirlemekte, buna karşılık ne siyaset, ne devlet yönetimi bize güvenli bir sığınak sağlamaktadır, siyasetin dost-düşman ayrımı ve yıkıcı kutuplaşma üzerine kurulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Belirsizlik, güvensizlik, risk, korku, tedirginlik, kaygı sorunlarını çözmeye çalışan değil, tam aksine, bu sorunları körükleyen, bu sorunlardan beslenen ve bu yolla rakiplerini düşmanlaştıran bir siyaset anlayışının tercih edildiğini görüyoruz. Siyaset, temel ihtiyaçlar yerine kimlik siyasetini, toplumsal uyum yerine yıkıcı kutuplaşmayı, kapsayıcılık yerine güç yoğunlaşmasını, devlet kapasitesi yerine devlet egemenliğini, liyakat yerine lidere mutlak sadakati, denge ve denetleme yerine güçler birliğini, ademi merkeziyetçilik yerine yönetimin merkezileşmesini, eşit vatandaşlık yerine makbul vatandaşlığı, çoğulculuk yerine tekliği tercih ediyor.  21.yüzyılın ilk yirmi yılında bu siyaset anlayışının küreselleşen dünyada, farklı ülkelerde ve Türkiye’de hakim olduğunu gördük. Ülke yönetimine talip olanların yeni bir hikâye ya da yeni bir Türkiye vizyonu üzerinden siyaset yapmaya dayanmasıdır bu durum ise “rakibi hata yapmaya zorlama, bölme ya da rakibin hatalarından yararlanma” stratejisi üzerine gelişmektedir. Geçmiş zamanda da böyle bir siyasi anlayış vardı ancak, insanların birbirine saygıları da vardı işte bu yüzden geçmişe özlem duyulurken, gelecekte insanların birbirine saygılı ve ülke çıkarları için ne gerekiyorsa tüm bireylerin hep birlikte hareket edecekleri bir Türkiye özlemi içinde olduklarını biliyoruz. Bugünleri atlatıp yarınlara umutla bakmak zamanı gelmedi mi, geçmişimizdeki en güzel anılar yaşanmışlıklarımız. Hiç değil se anılar güzel, iyi ki o güzellikleri yaşamışız. Umarım yarınlar daha güzel hayallerle bize bir şeyler anlatır.  Geçmiş de yaşadıklarımız o güzel günleri arar duruma düşersek diye düşününce boğazım kurudu, gözüm ıslandı, bağıra bağıra ağlamak istedim, ama utandım, eşimden, çocuklarımdan, torunlarımdan ve kedimden, ne oldu bize diye boğazıma düğümlenen bu histen, kaçıp gitmek istedim, ama onu da beceremedim,

Geçmiş yaşantımızdan iyi örnekleri hatırlayıp ve yaptığımız hataları bir daha tekrarlamamak temennisi ile ve gelecekte daha güzel günlerde buluşmak üzere selam ve saygılarımla.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version