DÜNYA NEREYE EVRİLİYOR

DÜNYA NEREYE EVRİLİYOR

Dünyada olağan üstü bir evrilme söz konusu, dünya insanları çıldırmış gibi akla hayale gelmez bir biçimde davranışlar sergilemeye devam ediyor. Dünyada insanlar var olduğundan bu güne kadar hep birbirleri ile didişmekte ve sürekli problem oluşturmaktadırlar. Asırlar boyunca birbirlerini sömürmek için her türlü gücü kullanmaktan çekinmemişlerdir. Nasıl bir kısırdöngünün içerisindeyiz ki koca galakside dönüp duran küçücük bir gezegenin içinde insan gibi yaşamayı başaramıyoruz. Bedenimiz ruhumuzu beslemeye, paramız cebimizi doldurmaya, dünya nimetleri egomuzu doyurmaya yetmiyor. Bir tarih sahnesinin içindeki oyuncular gibiyiz. Farklı zaman dilimlerinde perde açılıyor, kostümler ve dekor değişiyor ama mevzu değişmiyor. Belli ki savaşlar, sömürgecilik, kölelik dün vardı, bugün var, yarın da olacak.  Tarih sahnesinde yazılan senaryolar, çizilen haritalar ve plan kuran insanlar yüzünden sürekli bir huzursuzluk, savaş ve arayış var. Bugün dünyamızın içinde bulunduğu kaos, yakıcı ve yıkıcı değişimler, salgın hastalıklar bir düzenin de yeniden değişim habercisi adeta. Ulusların farklı coğrafyalardan yükselişi ve sesini tüm dünyaya duyuruşu hiçbir zaman baki kalmamış. Geçmişe baktığımızda dünya genelinde söz sahibi olan birçok büyük ulus ses getiren bir çöküşle tarih sahnesinden çekilmek zorunda bırakılmış. Para, iktidar, doğal kaynak arayışları değişimlere ayak uyduramayanları silip atmış. Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu gibi. Ancak egosu yüksek insanoğlu yaptığı hamlelerle doğayı içten içe sömürmeye, insanları farklı bir kölelik sistemine sokmaya başlayınca tükenen hammadde ve değerler yeni arayışları da beraber getirmeye başladı. Günümüz yüzyılında zamanla yarışan, azla yetinmeyen, sürekli tüketen, mükemmel bir beden isteyen, kapitalizme kölelik yapan bir insan modeli oluştu. Doğadan ve doğaldan uzak, metropol yaşantısını tercih eden, hazır gıdayla beslenen, vitamin hapları tüketen, marka seven, para için her şeyi yaparım diyen yeni bir uygarlık tipi ortaya çıktı. İnsanlar tüketip, borçlandırıldıkça akıl sağlıkları da bozulmaya başladı. Yüzlerce yıldır Afrika, Asya ve Güney Amerika’yı sömürge yaparak, bugünkü refah düzeylerini, bu bölgedeki zenginlikleri kendi ülkelerine transfer ederek, gerçekleştiren ülkelerin sorumluluk üstlenmesi gerekir. Aksi takdirde çizdikleri sınırların arkasında rahat ve huzur içinde yaşamaları mümkün olmayacaktır. İnsanoğlu azla yetinmeme, hep daha fazlasını isteme, iktidar ve otorite peşinde koşma ise egosunda olan özellikler. Sorun yaratıp, çözüm arayan insanoğlu medeniyetleri kurup, yüceltip, yok edebilme vasfına sahip.  Buna mukabil sahip olduklarımızı fark etmek, çevremizde güzellikleri ve olumlu olanları görmenin ve bunları dile getirmenin, yanlış ve kötü olanları düzeltmek için güç ve cesaret vereceğini hatırlatmak istiyorum. Bugün doğan çocukların yetişkinliklerinde hayal edemeyeceğimiz bir dünyada yaşayacakları muhakkak. Bugün vardığımız noktada teknoloji, insanlıktan insanın gücünü aldı.  Ancak bugün içine doğduğumuzdan çok farklı bir dünyada yaşıyoruz ve alıştığımız organik gelişmelerin dışında çok hızlı değişen bir hayatın içinde sürükleniyoruz.  Enerjimizi değiştiremeyeceğimiz konulara değil, değiştireceklerimize çevirmek, güneşinin altında yaşadığımız dünyanın sunduğu fırsatları görmemize imkan verecek ve hoşnut olmadıklarımızı da değiştirmek için elimizdekilerden yola çıkarak sorumluluk almamız gerektiğini bize hatırlatacaktır. Bakalım dünyamızı neler bekliyor. Hangi ulusların çöküşüne ve hangi yeni ulusların yükselişine şahit olacağız. İnsan nasıl bir şekle ve görünüme bürünecek.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top