BU NE HÂL YA ?

BU NE HÂL YA ?

Sen yoksan bir eksiğiz diyorlar, Stadyuma gidiyorsun en uzak yerden bile izlemek için 500-1.000 TL istiyorlar, hepsini tek tek tanıyorsun biliyorsun hiç biri seni tanımıyor, soğukta donma pahasına maçlarını izliyorsun, hepsi lüx arabasına binip evine gidiyor sen otobüsle dönüyorsun, trilyonlar kazanıyorlar sana bir çay bile ısmarlamıyorlar, evin her tarafını Tuttuğun takımının renkleriyle resimleriyle donatıyorsun oysa beraber çekilmiş hiç bir resminiz yok, tutku aşk sevgi ile bağlanıyorsun hiç satmıyorsun ama onlar üç kuruş fazla para veren takıma gitmekte tereddüt bile etmiyorlar, yetmiyor dönüp sana bide gol atıyor atarken sevinmeye devam ediyor profesyonellik deyip işin içinden çıkıyorlar. Sen GOOL diye bağırdığında golden başka bir şey olduğunu onların hesaplarına primler yattığını görmüyor sun? İşte bizim siyasetçilerimizde böyle, başka partilerden seçildikten sonra aynen futbolcular gibi yapmıyorlar mı.?, bu yüzden arkadaşlarınızla veya yakınlarınızla tartışmaya giriyorsunuz. Yani: Büyütmeyin, kırmayın sevdiklerinizi, başkaları bu kadar rahatken, rahatınızı bozduğunuza değmez. Hayat her zaman adil davranmaz insanlara. Biraz farklıysanız çevrenizdekilerden, dost görünen düşmanlarınız çoğalır. Yüzünüze karşı kedi gibi uysal olanlar arkanızdan aslan kesilirler. Çünkü farklı oluşunuz, nevi şahsınıza münhasır oluşunuz kendilerini yüceleştiren beyinleri cüce insanlara tarifi imkânsız acılar verir. Dava adamı, gönül adamı, günün adamı, dünün adamı, onun adamı, bunun adamı kafanızda iyice şekillenmeye başlar. Ama çevrenizde gölgeden ibaret insanları ve yaptıklarını görünce yeniden ayağa kalkıp yeni bir şevk ve heyecanla çizginizden taviz vermeden dimdik yürüme azim ve kararlılığınız katlanır. Biz doğru bildiğimiz yolda yürür doğruyu savunur doğru olanı yaparız. İnsan, olup biteni, düşüncesini, nasıl düşündüğünü, nasıl düşünmesi gerektiğini, farklı düşünenleri, inançlarını, neden inandığını, inancının neyi sağlayabileceğini, neyi sağlayamayacağını, insanın nasıl, hangi usullerle iyi olabileceğini, nesnel iyiliğin ne olduğunu, herkesin uzlaşabileceği ya da uzlaşamayacağı şeylerin ne olduğunu, birlikte ve barış içinde yaşamanın ilke ve koşullarını ve yaşama dair benzer birçok sorunun cevabını bir kenarda çekilip, duyguları askıya alıp düşünmediği sürece ona dayatılan ya da içinde bulunup devraldığı düşünce, ilke ve inançları hakikat zanneder, kurtarıcı şeyler olarak görür… Ne zaman ki, yaşanılan gerçekleri deneyimler ve bu deneyimleri aklî olarak değerlendirir o zaman anlar hayal aleminde yaşadığını. Ama ömür azalmıştır…“Kabahat, samur kürk olsa kimse sırtına almaz.” Atalarımız ne güzel söylemiş, değil mi? Bu söz, insanların hata ve suçlarını kabul etmekte ne kadar zorlandığını anlatan derin bir öğüttür. Kimse kusurlu olduğunu açıkça dile getirmek istemez, çünkü hatalarını sahiplenmek, cesaret ve olgunluk gerektirir. Hata kabul etmek, aslında zayıflık değil; aksine, büyük bir güçtür. Olgun insan, hatasını görür, ondan ders çıkarır ve kendini geliştirmek için adım atar. Oysa birçoğumuz, suçu başkalarına yıkmayı, bahanelerin arkasına saklanmayı tercih ederiz. Bu da hem kendimize hem çevremize zarar verir. Hayatta hatasız olmak mümkün değil. Hepimiz insanız, hepimiz yanılırız. Önemli olan, hatayı fark ettiğimizde onun sorumluluğunu alabilmek ve aynı hatayı tekrar etmemektir. Atalarımızın bu sözü, sadece geçmişin değil, bugünün insanlarına da ışık tutuyor. Çünkü gerçek büyüklük, hatalarını kabul edip, onlarla yüzleşebilmektir. Unutmayalım: Hata yapmaktan değil, hatayı kabul etmemekten korkmalıyız. Samur kürk de olsa, hata sırtımıza alınacak kadar değerli bir ders olabilir. Bir başka konu ise orta doğuda olan olumsuz durum. Çağımız insanı, Siyonist zihniyete yaptığı hizmetin bedelini ödüyor hem de çok ağır. Bilinçsiz olanlar Hakka hizmet ettiğini zannederek kusursuz hizmet vermeye devam etmekte. Zira Theordor Herzl’i çok sert sözlerle eleştirenler oldukça fazla ve hatta herkes. Ama, günümüz Siyonistlerinin zirve lakin kamuflajlı isimleri olan; Prof. Semuel Huntington’un, Graham Fuller’in ve özellikle Prof. Noam Chomsky’nin fikirlerini ısrarla ve tavizsiz savunanlara bakar mısınız?!!. Bazıları dünyalık menfaat için, bazıları ise düşünmeden ve de bilmeden. Menfaat için yapanların kendi babasına, amcasına küfürler ederek yabancılardan para alan kasabanın delisinden farkı yoktur. Bir bizimkileri dinleyin bir de İsrail medyasının “Suriye için Etnik ve Mezhepler temelinde Kontonlar Oluşturulması” ile ilgili kararlı ısrarlarına bakınız. Ünlü birini dinledim, inanamadım, bir daha dinledim, bir daha. Yanlış duydum diye gece saat: 03.00’da kalkıp, bir daha dinledim. Evet, coğrafyamızın insanı çıldırmış olmalı… Tefekkür eden bir millet böyle olamaz. “Aynı gökte uçarlar ama kuzgunun dünyası başka, şahinin dünyası başkadır”. Allah doğru çizgimizi kırmadan adam gibi yaşamayı nasip etsin bizlere inşallah.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version