Anadolu ve Mezopotamya

Anadolu ve Mezopotamya

Tarih boyunca Anadolu ve Mezopotamya nın en önemli medeniyet merkezi olmasının sebebi üç tarafının denizlerle çevrili olması, Avrupa ve Afrika arasında deniz ve kara yoluyla kolayca bağlantı kurulması, verimli toprağı, olumlu iklim şartları ve bol su kaynaklarına sahip olması nedeniyle Anadolu, adeta uygarlıkların beşiği olmuştur Günümüzde kullanılan şekliyle “Mezopotamya”, Yunancada orta anlamındaki mesos ve nehir anlamındaki potamos kelimelerinin birleştirilmesiyle meydana gelmiştir ve tam olarak “iki nehir arasındaki ülke” anlamına gelmektedir. Bahsi geçen iki nehir Dicle ve Fırat’tır. Mezopotamya günümüzde Irak, kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve güneybatı İran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bölümü bugünkü Irak’ın sınırları içinde kalan bölge, tarihte birçok medeniyetin beşiği olmuştur. İklim şartlarının uygun olması, su kaynaklarına yakın olması, yer şekillerinin yaşamaya elverişli olması nedeniyle ilk insanlar bu alanları tercih etmiştir. Ortadoğu bölgesi asırlar boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Avrupa, Asya ve Afrika’yı birbirine bağlayan bir kavşak olmasının avantajıyla gerek zengin bir ticaretin, gerekse kültürün beşiği haline gelmiştir. Ancak günümüzde yaşanan mezhepsel ve etnik çatışmalar Ortadoğu’yu sahip olduğu bu zengin kimliğinden uzaklaştırarak savaş, yoksulluk, açlık ve sefalete sürüklemiştir. Çatışmaları azaltmak ve sorunlara etkin çözüm önerileri geliştirebilmek için devletlerle, aynı coğrafyayı, kültürü, tarihi ve en önemlisi ortak tehlikeleri paylaşan bir ülke konumundaki Türkiye, Ortadoğu’da meydana gelen çatışmalar öncesinde bölgedeki ülkelerle son derece değerli ekonomik ve siyasi ilişkiler geliştirmiştir. Bu yüzden Ortadoğu ülkelerinde yaşanan değişim dalgası ve iç çatışmalar Türkiye’nin gerek güvenliğini, gerekse ekonomik ilişkilerini tehlikeye atmaktadır. Dünyada yaşanan iç savaşlar, ülkelere özgü faktör ve süreçlerle (ekonomik durum, siyasi sistem ve temsili, etnik ve mezhepsel bölünmeler, nüfus yapısı ve dağılışı, doğal kaynaklar, gelir dağılımındaki adaletsizlik, insan hakları ihlalleri, sosyal huzursuzluk, özgürlük talepleri, işsizlik, yoksulluk, demokratik hak talepleri) ilişkili olarak meydana gelir. Soğuk savaş sonrasında ulusal sınırlar içinde yaşanan iç savaşlarda, aktörler, kaynaklar ve olaylar ulusal bir etken olarak dikkat çekmekle birlikte, uluslararası etkiler de göz ardı edilmemelidir. Devletlerin sahip olduğu stratejik ve değerli kaynaklar ülke içi savaşların çıkmasında ve ülkelerin dış müdahalelere açık olmasında önemli bir yere sahiptir. Zengin doğal kaynak, maden, mineral ve enerji rezerv alanları, petrol ve doğal gazın iletiminde önemli olan geçiş güzergâhları ve gelişmiş ülkeler zengin doğal kaynaklara sahip bölgelerde, hem nüfuzunu arttırmak hem de silah pazarı olarak bölgenin potansiyelinden faydalanmak isteyen gelişmiş devletlerin iştahını artırmış bu nedenle iç ve dış çatışmalar iştah kabartmaya devam etmektedir. Hegemonik güçler, zengin maden ve enerji alanlarının hâkimiyetini ele geçirebilmek için ülkelerin iç dinamiklerini bir satranç oyunu gibi harekete geçirirler. Bu harekete geçirme eyleminde, ülke ekonomisi ve toplumun etnik yapısı önemli bir rol oynamaktadır. Bu durum 21. Yüzyılın dünya güç sisteminde yaşanan değişim ve dönüşüm, ülkeler arasında veya ülkeler içinde yaşanan savaşların ya da silahlı çatışmaların sebeplerini karmaşık bir hale getirmiştir. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Kafkaslar dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz üreticilerinin yer aldığı coğrafyalardır. Bu bölgeler sahip oldukları zengin hidrokarbon rezervler nedeniyle geçmişte olduğu gibi gelecekte de enerji savaşlarının yaşanacağı yerler olmaya devam edecektir. (BP, 2017). Kur’ân-ı Kerim’de ismi geçen ve geçmeyen peygamberlerin hemen hemen hepsi coğrafî tabiriyle Akdeniz Havzası (Suriye, Lübnan, Filistin, İsrail, Mısır), Mezopotamya (Irak, Ürdün, İran’ın bir kısmı) ve Arap Yarımadasında çıkmış ve tebliğ vazifelerini burada yürütmüşlerdir. İnanç önderlerini bağrından çıkaran Urfa, peygamberlere izafe edilen makamları ile tarih boyunca “Peygamberler Şehri” veya “Peygamberler Diyarı” adıyla da anılmaktadır. Farklı din, dil ve kültüre mensup vatandaşların kardeşçe bir arada yaşadığı Mezopotamya bölgesi içerisinde; Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illeri sayılmaktadır. Mezopotamya bölgesinde bereketli hilal denilen alanda gerçekleşen üretim, kültür ve toplum ile Anadolu’nun son derece verimli toprakları, buralarda tarihin ilklerinin yaşanmasını ve zengin bir üretim olmasını sağlamıştır. Anadolu’nun 3 anakara (Kıta)nın kesim noktası durumunda ve geçmişten günümüze kadar inanç merkezlerinin bu coğrafyada yer alamsı ve günümüzde olmazsa olmaz enerji kaynaklarının bu bölgede olması bütün gelişmiş ülkelerin iştahını kabartmış ve bu topraklarda sürekli etnik kimlikler bahane edilerek huzursuzluklar çıkartılmış ve halen devam etmektedir. Bu durumda Ülkemiz her gelişmeyi yakından izlemek ve dikkatli olmak durumundadır. İşte bu yüzden her alanda Milli bir duruş sergilememiz lazım. İktidarı ve muhalefeti ile birlik ve beraberliğe şiddetle ihtiyacımız var, birbirimize tahammül ederek bu birlikteliği her alanda sağlamamız gereklidir. Allah birliğimizi, dirliğimizi bozmasın inşallah.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version