Ülkemizde Eğitim-1-

ÜLKEMİZDE EĞİTİM (1)    

Ülkemizdeki  Eğitim-öğretimin önceki ve bu günkü durumu konusu konusunda durmak istiyorum  cumhuriyet dönemine gelinceye kadar ülkenin durumu Osmanlı imparatorluğunda devlet işlerinde ve sarayda kullanılan dil Osmanlı Türkçesi olmasına karşın imparatorluğun hâkimiyeti altındaki bölgelerde diğer diller de kullanılmaktaydı Türk kökenli olmayan Osmanlı vatandaşları kendi cemaatleri içinde kendi dillerini kullanmak konusunda serbest idi, ancak hükûmet ile resmî konularda devletin resmî dili olan Osmanlı Türkçesi’ni kullanmak zorundaydı. Osmanlı döneminde nüfusu yüksek olan üç dil bulunmaktaydı. Anadolu ve Balkanlarda halkın çoğunun konuştuğu Türkçe yalnızca edipler tarafından kullanılan şiir yazılan Farsça ve asıl olarak Arabistan, kuzey Afrika, Irak, Suriye ve havalisinde konuşulan Arapça ve ayrı olarak her iki dilden etkilenen hem dil bilgisi kuralları hem de kelimeler içeren Osmanlı Türkçesi ise geniş Osmanlı bürokrasisi içinde resmî dil olarak kullanılmaktaydı. Osmanlı Türkçesinin yazışmalarda kullanılmaya başlanması yazılı eserlerde Arapça ve Farsça hâkimiyetini azalttı ve Türkçe bilim dili oldu  “Donald Quataert’a göre 19. yüzyıl başlarına kadar okuryazarlık oranı %2 ila %3 arasındaydı ve bu oran 19. yüzyılın sonunda ancak %15’e gelebilmişti”. Bu düşük okuryazarlık oranı nedeniyle halktan bir kişi hükûmet ile resmî işlerini halledebilmek için arzuhalcilere başvurmak zorunda kalıyordu ki bu durum nerde ise 1990’lara kadar devam etmiştir,  Gayrimüslim halk, kendi ailesiyle ve mahallesinde kendi dilini konuşmaktaydı. Farklı iki cemaatin bulunduğu köylerde ise genellikle birlikte yaşayan topluluklar birbirlerinin dilini konuşabilmekteydi. İmparatorluğun son iki yüzyılında Fransızca ve İngilizce kullanmak moda haline gelmiş bu yüzden Elit tabakanın çocukları okulda Fransızca öğreniyor ve Avrupa’dan gelen ürünler bir moda unsuru olarak kullanılıyordu. Özellikle Farsça, eğitimli nüfus arasında edebiyat dili olarak kullanılıyordu. Arapça ise dini törenlerde kullanılan dil idi. Osmanlı İmparatorluğu’nun hiçbir eyaletinde tek bir dil konuşulmamaktaydı. Ülkemizde Cumhuriyet kurulmadan ve harf devrimi olmadan önce durum bu şekilde idi. Hani birileri alfabemizi değiştirdiler ve bizi bir gecede cahilleştirdiler diyorlar ya durum bu yani ülkemizin nüfusunun nerde ise büyük çoğunluğu okuma yazma bilmiyordu, köylerimiz de okul yoktu, kasaba ve o dönem şehirlerimizde bugünkü anlamda fazla okul yoktu. Üstüne üstlük ülke sürekli olarak savaş ve kargaşa içinde bu durumda ülkemizde istenildiği şekilde okuma yazma gelişmemiş ve imparatorluğun geneline baktığınızda çokta fazla bir aydın kitlesi yoktu. Var olan bu gün kendileri ile öğündüğümüz aydınlarımız eserlerini Arapça, Farsça veya yeni Osmanlıca veriyorlardı, İmparatorluğumuz geniş bir coğrafyayı kapsadığı için Müslüm ve gayri Müslümlerden oluşmakta ve çeşitli diller kullanılmaktadır. Dil bir milletin temel taşlarından biridir onun için millet olmanın temelinde dil birliği gelmektedir. Bu durumun farkında olan Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277 tarihinde Konya’da ünlü dil fermanını yayınlayarak, Türkçenin yeniden devlet dili olmasını sağlamıştır. Mehmet Bey fermanında “Şimdengeru, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden gayri dil kullanılmaya… uymayanların boynu vurula.” diyerek Türkçenin ve Türklüğün Anadolu’da ve yeryüzünde ebediyen yaşamasında öncü olma şerefine erişmiştir. Bu suretle resmi devlet işlerinde kullanılan Arapça ve Farsçanın hâkimiyetine büyük bir darbe vurulmuştur. Mehmet Bey’in fermanı Türk kültür tarihinin önemli olaylarından biridir. Günümüzde 13 Mayıs tarihi her yıl Karaman’da Dil Bayramı olarak kutlanmaktadır. Türk dilinin gelişmesi ve yayılmasında büyük hizmetleri bulunan, bu uğurda ölümsüz eserler yazan ilk Türkçeci şairlerimizden Âşık Paşa’nın kimliğini oluşturan başlıca öğe, onun Türk diline verdiği önem olmuştur 1272 yılında Kırşehir’de doğan Âşık Paşa, tanınmış mutasavvıf Baba İlyas’ın torunudur. Baba İlyas on üçüncü yüzyılın başlarında, birçok Türk bilginleri gibi Orta Asya’daki Horasan Türk bölgesinden Anadolu’ya göçmüştür. Bilindiği gibi, Anadolu Selçuklu sultanları, özbeöz Türk oldukları, Türk Oğuz Boylarıyla Anadolu’da ilk Türk devletini kurdukları halde, İslamiyet’in etkisiyle Arapçaya, İran kültürünün etkisiyle Farsçaya resmî dil gözüyle bakılmıştır.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top