GÜÇLÜ OLANLARIN DÜNYASI

GÜÇLÜ OLANLARIN DÜNYASI

Güçlü olanların dünyası, Dünya kuruldu kurulalı bu kural hiç değişmedi, bu bütün canlılar aleminde hep böyle sürüp gitti ve gitmeyede devam ediyor. Şöyle geriye dönüp baktığımızda hep güçlüler güçsüzler üzerinde baskı kurmuş ve isteklerini gerçekleştirmişlerdir. Dünyada güçlü olanlar kalıyor, güçsüzler eleniyor. Bugün yaşadığımız her gelişme ise aklımız sayesinde oluyor.” “Gelişmiş ülkeler bizi dijitalleşmekten uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Sofist Thrasymakhos’a göre güçlü olanın zayıf olana hükmetmesi adalete uygundur; çünkü “adalet” dediğimiz “şey” aslında her yerde güçlü olanın yararını gözetmekten başka bir şey değildir! Sofist Thrasymakhos devleti yönetenlerin yasaları çıkarırken kendi çıkarlarını gözettiklerini dile getirmişti. Thrasymakhos’un gözünde: Adalet, yönetenin işine gelendir. Güç de yönetendedir. O halde adalet güçlünün işine gelendir! 21. yüzyılın başından itibaren Amerikan hegemonyasının Küreselleşme ve teknolojik gelişmelerin de etkisiyle her geçen gün baş döndürücü bir hızla, yeniden şekillenen dünya düzeninde ABD’nin bu liderliğini sürdürmesi gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Ancak ABD bu durumu lehine çevirmek için sürekli atak halindedir. Her devlet ulusal çıkarlarına uygun olacak şekilde bir güç politikası belirleme istek ve arzusundadır. Bu nedenle pek çok alanda yaşanan gelişmelerin merkezinde güç olgusunun olduğu görülmüştür. Gücü elinde bulunduran ülke, aynı zamanda dünyaya egemen olan ülkeyi de ifade ederken 21. yüzyıl dünyasının dinamikleri göz önüne alındığında dünya artık bu şekilde bir hâkimiyeti kabul etmemektedir. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin de hızlandırıcı etkisi ile ülkeler arası ekonomik ilişkiler, sınırları olmayan bir boyutta ilerlemektedir. Güç olgusu ile ortaya çıkan en önemli sorunsal, bazı ülkelerin neden diğerlerine göre daha güçlü olduğu konusudur. Bu sorun salt ekonomik model ya da izahlarla açıklanamayacak derecede karmaşık bir etkileşim ağına karşılık gelmektedir. Hegemonik gücün sağlanmasında temel güç kaynakları olarak sayılabilecek; askeri, ekonomik, teknolojik ve kültürel açıdan ABD, bugüne kadar hep hegemon güç olarak dünyanın merkezi otoritesi olarak kabul görmüştür.  Soğuk Savaş’ın sona ermesinden günümüze, ABD tarafından “Yeni Dünya Düzeni” adı altında şekillendirilmeye çalışılsa da kalıcı bir istikrar yakalayamadan yol alan bir dünya içinde, güç kaymasının yaşanması ve yeni oluşumların ortaya çıkması da kaçınılmaz bir sonuç olmuştur. Bu yeni güç ise Çin devleti  için söylenmekte ise de, henüz bir varlık gösterememiştir.  Bir devletin uluslararası ilişkilerde uyguladığı politikanın yegâne vasıtası güçtür. Devletlerin birbiri ile ilişkileri sırasında, problem ve gerginlik yaratan en önemli konulardan biri, sistemi oluşturan devletlerarasında ki güç dağılımıdır, güçlünün diğer devletlerle ilişkilerinde gücünü hissettirmesi, egemen ve eşitlik eksenine aykırı olsa da bir gerçeği ifade etmektedir. Bir devletin gücü diğerlerine göre arttığında eşitlik olgusu bozulmakta ve devletler en güçlüden en güçsüze doğru hiyerarşik bir şekilde sıralanmaktadır. 20.Yüz yılın sonunda Sovyetler Birliğinin aradan çekilmesi, Amerika Birleşik Devletleri tam manası ile olmasa da Dünyanın en güçlü devleti olarak ortaya çıkarmış, Amarika Birleşik Devletlerinin ve Batının güçlenip gelişmesi ve buna karşı Müslüman devletler ise iyi yönetilmemleri teknolojik açıdan gelişmiş batıya muhtaç olmaları sonucunda tüm ekonomik varlıklarını batıya kaptırmış ve onların gelişmesine katkı sağlamıştır.  Bu gün Müslümanlar üzerinde yine Müslümanların parası ile geliştirilmiş silahlar denenmekte ve bu silahlar ile katliman yapılmakta, buna güçsüz İslam devletleri ise ses çıkaramamaktadır. Filistin de günlerdir devam eden katliman kadın, çocuk, yaşlı demeden devam etmekte ne acıdır ki batılı devletler ise bu durumu teşvik edici bir tutum içerisindedirler. Müslümanların güçlü olması için İlimde, Bilimde, Fende kendini geliştirmesi ve bu yönde tüm eğitim müfredatlarını değiştirmeleri lazımdır. Ancak görüyorum ki Müslüman ülkelerin böyle bir dertleri yok, Müslümanların dünyadaki başat güç ve otoritelerin değişmesine ve yeni bir siyasal düzenin ortaya çıkmasına zemin hazırlamak için gerekli ortamı oluşturmaları kaçınılmazdır. Eyer bu sağlanamazsa sürekli olarak, güçlü devletlerin baskısı devam edecek bu durumdan hiçbir zaman kurtulamayacağız. Artık Tüm İslam ülkelerinin bir araya gelmesi ve tüm ekonomik güçlerini birleştirmeleri gerekmektedir. Sadece kuru kuruya kınamakla geçiştirilemez, bunca ölen insanların vebalını kimse ne bu dünyada, nede öbür dünyada ödeyemez. Allah İslam Ülkelerini yönetenlere akıl, fikir, feraset versin. Tüm ölenlere rahmet yaralı olanlara şifalar diliyorum.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top