ERDEM(FAZİLET)

ERDEM(FAZİLET)

Bu günkü yazımda Erdem ve (Fazilet) konusu üzerinde durmak istiyorum;  Erdem veya fazilet, ahlaki olarak doğru olan şeyi yapıp yanlış olanı yapmamaktır. Erdem kavramı, felsefe tarihinin başlangıcından beri yer alır. “İnsanın ve yaşamın anlamı nedir?” sorusuna verilen felsefi cevap başlangıçta “erdemli olmak” olarak belirtilmiştir. Örneğin mutluluk yaşamın temel amacıdır ve mutluluğa ulaşmanın yolu erdemli olmaktan geçer. Bu düşünceye göre erdemli olmaksa ancak bilgi sahibi olmakla mümkündür. Ayrıca erdemli olmak bilgi sahibi olmak demektir. Fazilet yani “Erdem” toplumlar için hayati bir kavram.  Farabi 4 erdemden bahseder: Adalet/iyilik/akıl/bilim!  Erdem veya fazilet, ahlaki olarak doğru olan şeyi yapıp yanlış olanı yapmamaktır. Hikmet ise ahlâkî ve manevî gelişmenin temel şartı olarak, nazarî ve amelî bir bilgi türünü ihtiva eder. Akıl gücünden kaynaklanan hikmet, bir erdem olarak, hak ile batılı, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırma imkânı verir. En büyük erdem,  insanın iğliğe doğru çaba göstermesi, bağlılık göstermesi ve vicdanının sesini dinlemesidir.”  Diğer bir deyimle erdem  Yiğitlik, doğruluk, dürüstlük, bilgi sahibi olmak, güvenilir olmak, onurlu olmak, kararlılık, tutarlılık, cesaret, ölçülü ve dengeli olmak, kendini bilmek gibi toplum tarafından kabul edilen doğru, güzel, iyi davranış kalıplarının benimsenmesi ve ona uygun davranılmasıdır. Erdemler Adaletle beraber ölçülülük, cesaret ve bilgeliği de birer erdem olarak gören Platon, bu erdemleri ruhun üçlü yapısıyla ilişkilendirmiştir. Üç parçalı ruh anlayışını benimseyen Platon’a göre ruhun akıllı kısmı dışında, akıllı olmayan, arzulayan ve öfkelenen kısımları da bulunmaktadır. Fârâbî erdemi baş erdem olarak görüyor. Ahlâkî davranışları ve işleri, düşünme gücünün en faydalı ve en güzel olanı keşfetme yeteneği ne kadar ise erdemin de o ölçüde olduğunu belirtiyor. Fârâbî tüm insani nesneleri birbiriyle bağlantılı görmekle birlikte düşünce erdemiyle ahlâkî erdemi birbirinden ayırmıyor. Sofistlere göre ise erdem (iyi yaşama sanatı) öğretilebilir yönetici olabilmek, politika alanında yükselebilmek için eğitim yeterlidir. Retorik: Sözü ve yazılı sözü terbiye etme, düzgün konuşma, düşünceyi en uygun ve en etkili bir tarzda dile getirip açıklama ve dilin kurallarıyla yapısını çözümleme disiplinidir. Antikçağ’ da “çeşitli üstünlük veya faziletler” için kullanılan erdem kavramı sonraları ise “insanı mutluluğa götüren şey” olarak tanımlanmıştır. Antikçağ düşünürlerinin erdem olarak cesaret, mutluluk, adalet, ölçülü olmak ve hikmet gibi kavramlara yer vermesi dikkat çekmektedir. Günümüzde dünyada teknolojinin hızlı bir biçimde değişmesi insanları bu kavramlardan uzaklaştırmış sadece maddi imkânlar elde etme çabası içerisine sürüklemiş ve toplum yapıları hızlı bir biçimde bir birinden menfaat temin etme yönünde evirilmiştir. Maddi menfaatler ön planda tutulmuş erdem ve fazilet nerde ise tamamen anlamını yitirmiştir. Komşu ve akraba ilişkileri nerde ise yok olmuş ve menfaat ilişkilerine dönmüştür. Siyasete baktığınız da da aynı durumu görmektesiniz, bu durum insanlar arasındaki güven duygusunu yok etmiş, artık kimsenin kimseye güven duygusu kalmamıştır. Ülkemizde yeniden doğruluk, dürüstlük, bilgi sahibi olmak, güvenilir olmak, onurlu olmak, kararlılık, tutarlılık, cesaret, ölçülü ve dengeli olmak, kendini bilmek gibi toplum tarafından kabul edilen doğru, güzel, iyi davranış kalıplarının benimsenmesi ve ona uygun davranılması ancak iyi bir eğitimle mümkün olacaktır. Bu yüzden Milli Eğitim Bakanlığı okullarda Adab-ı muaşeret konulu programı uygulamaya koymuş ve okullarda vermeye başlamıştır. Ancak bu da bir çözüm olacağa benzemiyor, çünkü bütün bu kurallar aileden başlar, yani aynı eğitimin aileden verilmeye başlanması işimizi daha da kolaylaştıracaktır. Ülkemizde yıllardır süren hayat pahallığı, ekonominin gittikçe kötüleşmesi ve insanların doymak bilmez arzuları sonucunda daha vahim hal almış, toplum artık ufak bir sıkıntı da bile bir birine tahammül edemez hale gelmiştir.  Gün geçmiyor ki, kadın cinayetleri, yol verme kavgaları, ev sahibi, kiracı anlaşmazlık sonucu olumsuz durumlar ve bunlara benzer birçok olumsuzluklar toplumu hoş görü ortamından çatışma ortamına doğru hızla götürmektedir. Bu durumun önlenmesi ise ülkeyi yöneten iktidarlara düşmektedir. İktidarların biran önce ülkemizin en büyük problemi olan enflasyon, hayat pahalılığı ve işsizlik gibi her alanda ülke kalkınmasını engelleyen sorunlar çok iyi tespit edilip, bu sorunları ortadan kaldırabilecek politika ve stratejiler belirlenmelidir. Ülkenin ekonomik kalkınması nüfusun yaşam düzeyi, ekonominin rekabet yeteneği, ülkenin gayri safi yurt içi hâsılası, kişi başına düşen milli gelir ve ekonomik özgürlüğün olumlu yönde değişmesi ile birlikte kayıp etmeye yüz tutmakta olan yeniden erdemli ve faziletli bir toplum haline gelebiliriz.

Erdem ve faziletli bir millet olma, birbirimize hoş görü ile tahammül etme temmenisi ile kalın sağlıcakla.           

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top