LGS SINAVLARI VE ÖĞRENCİLER

LGS SINAVLARI VE ÖĞRENCİLER

Eğitim öğretim hayatı boyunca bireyin bir üst eğitim seviyesine yükselmesinde, akademik yeterliliğini ispatlamasında ve daha iyi eğitim almak için ilgili eğitim kurumlarına gidebilmesinde sınavlar başlıca rol oynar. Özellikle merkezi test sınavlarıyla bu sürecin belirlenmesi sınav sürecini sadece öğrenci için değil aynı zamanda ailesi ve eğitim çevresi için de hayatın bir parçası haline getirir. Eğitim kurumlarının genel amacı öğrencileri ileriye yönelik olarak kendi ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda hazırlamaktır.  Ülkeler, kendi eğitim sistemi, demografik yapısı, öğrenci sayısı, sosyal ve kültürel dinamiklerine göre farklı ortaöğretime geçiş sistemleri uygulamaktadır. Örneğin, Çin, Rusya, İtalya ve Singapur ortaokul bitirme sınavı, Amerika Birleşik Devletleri’nin birçok eyaleti, Macaristan, Güney Kore ve Hollanda ülkemizde olduğu gibi merkezi giriş sınavı, İngiltere, Japonya, İsviçre ve Danimarka okul bazlı sınav, Almanya, Fransa ve Finlandiya okul notları ve öğretmen görüşleri ile liselere geçişi düzenlemektedir (Demir &Yılmaz, 2019). Ülkemizin eğitim politikası incelendiğinde, öğrencilerin 8 yıl eğitim hayatlarının sonrasında bir üst öğretim kurumuna geçebilmeleri için merkezi sınavlar kullanılmaktadır. Türkiye’de 2000 yılından bu yana Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS), Seviye Belirleme Sınavı (SBS),Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) ve Liselere Geçiş Sistemi (LGS) olmak üzere dört farklı merkezi sınav sistemi kullanılmıştır. 2018 yılından itibaren LGS uygulanmaya başlanmıştır. Sınavlara ilişkin değişikliklerle öğrencilerin LGS’ye girişinin isteğe bağlı hale getirildiği görülmüştür. Ne var ki Ebeveynler, sınava hazırlık sürecinin; çocuklarında stres, korku, heyecan gibi duygulara yol açtığı, çocuklarının ruh halinde değişimlere sebep olduğu, sosyalleşmelerine engel teşkil ettiği, sınavın içerik ve süre açısından yetersiz taraflarının bulunduğu, sınavın uygulanışı konusunda değişiklik yapılması gerektiği yönünde görüş bildirmişlerdir. Sınav sonucunda aldıkları not durumuna göre nitelikli okullara yerleşen öğrencilerin tercihlerine bakıldığında, okul kontenjanına göre ilk üç sırayı Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler Liseleri almaktadır. Bu tercihleri Anadolu İmam Hatip Liseleri ile Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri izlemektedir. Buna karşı yerel yerleştirmeye göre ilk üç tercihte sırasıyla Anadolu, Anadolu İmam Hatip ve Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinin yer aldığı görülmektedir (MEB, 2019). Bu durumda özellikle Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri ağırlıklı olarak nitelikli okullara yerleşme başarısı gösteremeyen öğrencilerin kayıt yaptırdıkları okullar haline gelmiştir. Otaya çıkan tablo yerleştirme sürecinde sınav başarısının belirleyici role sahip olduğunu ancak okul türü seçimlerinde öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirilme ihtiyacına (Gürdoğan, 2016; Taşkın ve Aksoy, 2019) dikkat edilmediğini göstermektedir. Merkezi ya da yerel yerleştirmelerde akademik başarıya ilave olarak daha çok toplumsal ve ailevi beklentiler ön plana çıkmaktadır. Sonuç olarak ebeveynler çocuklarının eğitiminde farklı arayışlara girmişlerdir. Böylece lise giriş sınavları önemli bir noktaya gelmiştir. Liseye geçiş döneminde hem öğrenciler hem de ebeveynler birçok fedakârlıkta bulunurlar. Çünkü ülkemizde ortaöğretim okul türü ve başarısının bir üst öğretim kurumuna yani üniversiteye geçişte çok önemli olduğu düşünülmektedir. Bu geçiş döneminde öğrencilerde kaygılanmalar artar. Araştırmalar ebeveyn katılımının çocukları olumlu yönde etkilediğini göstermiştir (Erdoğan & Demirkasımoğlu, 2010). Öğrenciler de en büyük desteği ailesinden beklerken çoğu zaman onlarla karşı karşıya kalır. Sınav döneminde öğrencilerin yaşadıkları sınav stresini zaman zaman ebeveynler daha yoğun yaşamakta bu da çocuklara olumsuz bir şekilde geri dönebilmektedir.  2014 yılına kadar öğrenci başarı puanlarının genel olarak açıklanması sebebiyle öğrenci başarısıyla öğretmen performansları arasında doğrudan bir ilişki kurulamazken, LGS sınavıyla birlikte öğrencilerin derslere göre aldıkları başarı veya başarısızlıktan öğretmenlerin sorumlu tutuldukları görülmektedir. Öğrencilerin merkezi sınavlarda gösterdikleri başarıdan yola çıkarak okulların ve öğretmenlerin karşılaştırılması ve performanslarına göre sıralanması velilerin gösterilen performansa göre okul ve öğretmen seçiminde bulunmalarını beraberinde getirmektedir. Bu durum okul yöneticileri ve öğretmenler üzerinde baskı oluştururken, okullarda verilen eğitimin de giderek daha çok sınav merkezli olarak şekillenmesine neden olmaktadır. Akademik hayatları boyunca öğrencilerin pek çok farklı dersin içeriğini öğrenmeleri ve bu derslerin sınavlarına hazırlanmaları gerekir (Totan, 2018). LGS de bunlardan biridir. Lise öğrencinin kariyer oluşturmaya başladığı, üniversiteye hazırlık sürecini kapsayan, hayatı konu-Ailelerin çocuklarının eğitimini desteklemesi ve katkıda bulunmasını sağlamak üzere, okul ile evdeki eğitim arasında eşgüdüm sağlayan bir yaklaşım sergilenmelidir (Tezel Şahin & Ünver, 2005). Aileler, çocuklarının eğitim sürecinde aktif bir rol üstlenerek, çocuklarının potansiyellerini tam olarak geliştirebilmeleri için gereken tüm desteğe sahip olmalarını sağlamaya yardımcı olabilirler (Aykol, 2019). Eğitim sisteminin daha iyi olabilmesi için öğretmenlerin çoklu zeka kuramlarını iyi bilmeleri ve öğrencilerini iyi gözlemleyerek öğrencilerinin yeteneklerini belirlemeleri ve hangi öğrencinin hangi liseye gitmesi gerektiğini tespit etmeleri ve bu tespitin sonucunda da velilerin iyi bir şekilde bilgilendirilmesi gerekli, aksi takdirde istenilen sonuç alınamayacak ve velilerini kendi düşündükleri gibi hareket etmesine sebebiyet vererek, hiçbir zaman öğrenciler sınav sitesinden çıkamayacak ve çocukluklarını yaşamayacaklardır. Artık öğrencilerimizi yeteneğine göre yönlendirilme zamanı gelmiş ve geçmektedir. Ülkemizin geleceği için bu bir zorunluluktur. Sınava giren ve girecek tüm öğrencilerimize başarılar diliyorum.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top