İsrail ve Filistinliler Arasındaki Mücadele

İsrail ve Filistinliler arasındaki mücadele

İsrail ve Filistinliler arasındaki mücadele dünyada en uzun süren ve patlamaya en yatkın anlaşmazlıklardan birinden kaynaklanıyor. Son 100 yıl Filistinlilere sömürgecilik, sürgün, askeri işgal ve onu izleyen kendi kaderini tayin etme hakkı mücadelesi getirdi. Kayıpları ve acılarına sebep olarak gördükleri bir ulusla bir arada yaşama yolundaki zorlu arayış ise sonuçlanmış değil.1799 Fransız General Napolyon Bonaparte, Osmanlı yönetimindeki Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması fikrini ortaya attı.1879 Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre’nin Basel şehrinde toplandı. 1896’da gazeteci Theodor Herzl, ”Der Judenstaat” yani Yahudi Devleti adlı bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu kitaptaki fikirler tartışıldı. Herzl, Viyana’da yaşayan bir Yahudi’ydi. Yahudiler’in kendi devletini kurmasını savunuyordu ve özellikle Avrupa’daki Yahudi düşmanlığına karşı bu fikri geliştirmişti. Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin’de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı’nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülüyordu. 1897’den önce, çok az sayıda Siyonist göçmen zaten bölgeye gelmeye başlamıştı. 1903’e kadar, bunların sayısı 25 bine ulaştı. Çoğu Doğu Avrupa’dan gelmişti. Bölgenin yarım milyona yakın Arap sakiniyle birlikte yaşıyorlardı. O zamanlar Filistin, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçasıydı. 1904 ila 1914 arasında 40 bin kişilik bir ikinci göçmen dalgası geldi. Birinci Dünya Savaşı sırasında da Filistin ve çevresi Osmanlı idaresindeydi. İngiltere’nin desteklediği Arap güçleri Osmanlı hâkimiyetine son verene kadar bu durum sürdü. İngiltere savaşın sonunda, 1918’de bölgeyi işgal etti. 25 Nisan 1920’de alınan Milletler Cemiyeti kararıyla, İngiltere’ye, bölgenin manda idaresi için yetki verildi. Bu değişim döneminde üç söz verildi. 1916’da Mısır’daki İngiliz idarecisi Sir Henry McMahon, Osmanlı’nın Arap illerinde Araplara bağımsızlık sözü vermişti. Bununla beraber galip devletler Fransa ve İngiltere arasında gizlice imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, bölgeyi bu ülkeler arasında ikiye bölüyor, Filistin’de ise uluslararası idare kurulması öngörülüyordu.1917’de, İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Filistin’de Yahudi halkları için bir vatan kurulması sözü verdi. Bu vaat, Siyonistlerin önderlerinden Lord Rothschild’e gönderilen mektupta yer alıyordu. Bu mektup Balfour Deklarasyonu olarak anılıyor. 1948 yılında İsrail Bağımsızlığının ilan edilmesiyle, Avrupa ve Müslüman ülkelerden birçok sayıda Yahudi İsrail’e göç etti ve birçok Arap da İsrail’den göç etti. Bu göçler ileride daha büyük Arap-İsrail savaşlarına sebep olacaktı. Dünya’daki Yahudilerin yüzde 42’si günümüzde İsrail’de yaşamaktadır. Ilk İsrail Devleti 14 Mayıs 1948’de, David-Ben Gurion öncülüğünde Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Millî Konseyi kuruluşunu ilan etmiştir. İslam dünyasının en büyük meseleleri arasında yer alan Filistin meselesi, hiç şüphesiz Filistin topraklarına Yahudi göçünün başlaması ve bu göçmenlerin kolonileşmesiyle ortaya çıktı. Filistin’in Allah tarafından kendilerine vaat edilmiş topraklar olduğuna inanan dindar Yahudilerin etkisiyle başlayan ilk göçler, Hristiyan ülkelerinde Yahudi aleyhtarlığının artması sonucu hızlanmış, Theodor Herzl tarafından 1897 yılında Dünya Siyonist Teşkilatı’nın kurulmasıyla sistematik hâle gelmiştir. Bu meyanda Filistin’de Yahudilerin toprak satın almalarını sağlamak üzere Yahudi Millî Fonu’nun oluşturulması ve bu fon üzerinden göçmenlerin iskânı ve iş sahibi olmalarının sağlanması önemlidir. Siyonizm hareketi Filistin’de Yahudiler için hayat alanı oluşturmak veya yaygın ifadeyle yurt sahibi olmalarını sağlamak istiyordu.3 Duyunu-ı Umumiye borçlarının ödenmesine karşılık veya yapılacak mali yardımlarla Osmanlı Hükümeti’nin böyle bir imkânı verebileceğini düşündüler. Yaptıkları temaslar sonucunda Theodor Herzl, Sultan Abdülhamid tarafından kabul edildi, fakat olumlu bir cevap alamadı. Bununla birlikte hem yasadışı yollardan, hem de ibadet maksadıyla veya daha başka gerekçelerle temin ettikleri geçici veya sınırlı izinlerle göç hareketini sürdürmeyi başardılar. Filistin’e yapılan göçler aynı zamanda toprakların el değiştirmesi anlamına geliyordu. Zira yerleşmek istedikleri araziye değerinin üstünde bir bedel verebilecek imkânlara ve resmî işlemleri yürütecek mekanizmalara sahiplerdi. Aynı durum bu gün ülkemizde yapılmaktadır. İşte bu toprak satılması ve bunun sonucunda diğer Arap ülkelerine göç eden Filistinlilerin yerine diğer ülkelerden gelen Yahudilerin yerleşmesi sonucunda Filistinli Araplar azalırken, Yahudiler çoğaldılar bu gün ki sınırlarına ulaştılar. Bölgede bulunan Filistinlileri sürekli rahatsız ederek yerlerini terk etmeye zorladılar,  Yahudileri topraklarından kovan batılı devletler yine ikiyüzlü davranarak Yahudilerin yanında yar almaya devam etmektedirler. Müslümanlar ise birbirleri ile sürekli anlaşmazlık içinde olduğundan gerekli birliği oluşturamamaktadırlar. Bu durum ise Yahudilerin ve batılı şer güçlerinin ekmeğine yağ sürmekte ve bugün batılı güçlerin yardım ile Yahudiler Filistin topraklarında büyük, küçük demeden katliamlarına devam etmektedirler. Görülüyor ki bu durum daha da vahim sonuçlara gidecek gibi. İsrail kabinesi “İsrail Devleti’ne Gazze Şeridi’nden yapılan ölümcül terör saldırısıyla başlayan savaş, 7 Ekim 2023 saat 06.00 itibariyle başlamıştır” dedi. Bu şekilde İsrail 1973’teki Yom Kippur Savaşı’ndan bu yana ilk kez resmî olarak savaş ilan etmiş oldu. Allah yeryüzündeki mazlum Milletlere yardım etsin, Tüm Dünya Müslümanlarında akıl, fikir ve birlik beraberlik versin inşallah.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top