EĞİTİMDE KALİTE VE MİLLİ ŞUUR

EĞİTİMDE KALİTE VE MİLLİ ŞUUR

Milli Şuur Nedir? Atatürk; “30 Ağustos’ta yönettiğim savaş, Türk milletinin yanımda bulunduğu halde, yönettiğim ilk ve son savaştır. Bir insan kendini, milletle beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetli buluyor bilir misiniz? Bunu tarif güçtür.” der (2).  Burada Atatürk, bir insanın milletiyle özdeşleşmiş olmasını, milletinin sevinciyle sevinmesini, ona bir zarar-ziyan geldiğinde onunla birlikte üzülmesini ifade etmiştir. Etle tırnak misali bir hemhal oluşa dikkat çekmiştir. Konu ile ilgili Cemil Meriç rahmetli, “Tefekkür vuzuhla başlar, kurtuluş şuurla.” demiştir. Diğer taraftan milli şuur ile ilgili Atsız Hoca’nın şu izahını da burada paylaşmadan geçmemek lazım. “Millî şuur, bir milletin, kendini duyması ve bilmesidir. Hem duyguya hem de düşünceye dayanan millî şuur, bir milletin manevî kuvvetlerinden en önemlisidir. Milletlerin hayatını koruyan dört savunma hattından en geride olanı yani sonuncusu ve en mühimi millî şuurdur. İnsan uzviyetinin akciğer, karaciğer, kalp ve beyin nasıl dört önemli organı ise, bir milletin de ordu, bağımsızlık, dil ve milli şuur, dört büyük kalesidir… Millî şuurun uyuşuk ve uyanık olması, milletlerin yaşama kabiliyetleri ile doğru orantılıdır.” (*) Nihal Atsız- Kızılelma, 2 Ocak 1948, Sayı: 10(Nurettin TOPÇU ve “Milli Şuur Gerek eğitim gibi hizmet alanında gerekse sanayi alanında faaliyette bulunan ve çağın getirdiği değişim ve dönüşüme olumlu cevap veren proaktif kurumların önemli bir özelliği, bir yönetim yaklaşımı/felsefesi ile yönetiliyor olmalarıdır. Yönetim alan yazınında farklı isimlerle anılan yönetim yaklaşımları/felsefeleri; Stratejik Yönetim, Performans Yönetimi, Hedeflerle Yönetim, Toplam Kalite Yönetimi (TKY) vb. isimlerle akademik çevrelerde ve kamuoyunda tartışılmıştır. Günümüzde AB ülkelerinde kamu ve özel sektörde on binlerce kurumun TKY felsefesi ile yönetildiği ve Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) Mükemmellik Modeli ile de ölçülüp değerlendirildiği yönetim literatürüne yansımıştır.

KAMUDA YÖNETİM FELSEFESİ EKSİKLİĞİNİN GİDERİLMESİ

Bugün vatandaş odaklı, hızlı ve kaliteli hizmet verme iddiasında bulunan Türk Kamu Yönetiminin, yukarıda isimleri belirtilen ve belirtilmeyen hangi yönetim yaklaşımı/felsefesi ile yönetildiği açıkça ortaya konmuş değildir. Yani, kamuoyuna açıklanmış, genel kabul gören bir yönetim yaklaşımı/felsefesi bulunmayan Türk Kamu Yönetiminin yürüttüğü faaliyetleri ölçmek için bir ölçme ve değerlendirme aracı (modeli) da bulunmamaktadır. Dolayısıyla kamu yönetiminin bir alt alanı olan Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) da hangi yönetim yaklaşımı/felsefesi ile yönetildiği ve ölçme-değerlendirme amaçlı hangi modeli benimsediği bilinmemektedir. Bilinmemektedir derken, var olup da bilinmeme durumu değil, bir yönetim yaklaşımı/felsefesi yoktur. Bir kurumun, çalışanlarınca bilinir bir yönetim yaklaşımı/felsefesi, vizyonu ve hedefleri yoksa o kurumun istikameti yoktur, çalışanlarını işe koşacak moral değerleri yoktur. Bu yoklara bir de genel işleyiş ile üretilen mal ve sunulan hizmetin kalitesini ölçecek, emsalleri ile karşılaştıracak bir modelin bulunmaması eklenirse, o kurumda zaman içinde istikametin kaybolması, başıboşluk veya vurdumduymazlık anlayışının kuruma hakim olması kaçınılmazdır.Onun için ulusal düzeyde eğitim politikaları ve bu politikalara kaynaklık eden veya edecek olan bir yönetim felsefesi benimsenmelidir. Bu felsefesinin genel karakteri; çağa ve çevreye duyarlı, mevcut ve gelecekte muhtemel sorunlara çözüm üretecek kabiliyette olmalı ve pratik değer içermelidir. Eğitimle ilgili çözüm önerilerimizi gerekçeleri ile birlikte vermeye çalışıyoruz. Eğitim sisteminde karşılaşılan olumsuzluklar; PISA, TIMSS ve ABİDE’nin Türkiye açısından kaygı verici sonuçları ve eğitimin misyonunu gerçekleştirememesinin sebebi tamamen ve doğrudan bir yönetim sorunudur. Dün yapmış olduğum paylaşımda önerilen Yönetim Felsefesinin eksikliği giderildiğinde (bir yönetim felsefesine karar verildiğinde) yönetim biliminin bugün eriştiği olgunlukta; adalet, ehliyet, istişare, emanet ve bireysel çıkar yerine kamunun menfaatini ön planda tutma ilkeleri üzerine inşaa edilen eğitim yönetimi, siyasi kaygılardan uzak olarak sistemi iyi yönde değiştirecek ve dönüştürecektir.  Günümüzde ekip çalışması anlayışını, sürekli gelişmeyi, hizmet alanların ve hizmet verenlerin memnun olduğu, önce insan anlayışının benimsendiği, süreç yönetimi ve denetiminin hakim olduğu ve katılımcı yönetimin ve liderlik anlayışının ön plana çıktığı popüler bir yönetim yaklaşımı/felsefesi olan Toplam Kalite Yönetimi veya bunun yerini alacak bir başka yönetim felsefesinin eğitimde uygulanmasına karar verilmelidir. Bu bağlamda eğitim sistemi (taşra dahil) yeniden yapılandırılmalı, bu yeni yönetim yaklaşımı da dikkate alınarak İl/İlçe ve okulların konumu ve hedefleri belirlenmeli, hizmet verme biçimi ve yönetim anlayışı siyasi kaygılardan uzak, partiler üstü bir anlayışla eğitim ve yönetim biliminin kılavuzluğunda yürütülmelidir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top